Aklın Sınırında

Filozoflar, akılla gidiyorlar, netice idlâl(saptırmak, azdırmak)’e çıkıyor.
Kelâmcılar, vahyin içinde akılla gidiyorlar, fakat onlar da bir noktada kalıyorlar.
İşte bu sebeple tasavvuf ehli, aklın gücünün bittiği yerde teslîmiyetle kulluğun kemâline eriyor.Zira İslâm, teslîmiyet ile müsemmâdır. Bu açıdan ehl-i tasavvuf, Allâh’a, Peygamber’e ve Kitabullâh’a teslîmiyet göstererek yola devam ettiğinden, Allah ile cidâl (niza,kavga,çekişme)’e girmiyor.

Allah ile ilk cidâle, kibri sebebiyle kuvve-i akliyyede ifrata sürüklenen şeytan cür’et etti ve mânen helâk oldu, ebedî hayatını mahvetti. O, aklının kifâyetsizliğini idrâk edemeyip Allâh’ın emrine karşı çıktı:

“–Ben, Âdem’den üstünüm.” dedi. Hâlbuki Allah ona:

“–Sen mi üstünsün, Âdem mi?” diye sormadı. Sadece; “İtaat et!” buyurdu.

Bugün de aynı şekilde Allâh’ın emirlerinden taviz vererek:
“–Bu zamanda başka türlü olmaz. Bana göre böyle olması lâzım. Bugün peygamber gelseydi, o da benim düşündüğüm gibi yapardı.” demek, ucu küfre varan akıl tutulmalarıdır.